Pazar günü kahvaltıdan sonra telefonum çaldı. Arayan Seyhandi. ‘Şehremini durağında indim, otobüs durağında bekliyorum’ dedi. Evden çıkıp karakola gittim karşımda Seyhan vardı. Hiç de fena görünmeyen fıstık yeşili yeleğinin altına lacivert bir kot pantolon ve beyaz bir tişört giymişti ve saçları boyalıydı. Aslında ben bile şaşırdım. O an, onu ilk defa bu kadar dikkatli incelediğimi fark ettim. Eve geldik. Bir vedalaşmanın ardından masaya oturduk ve dersimize başladık. Bir süre sonra ara vermeye karar verince mutfağa gidip kahve yaptım. Ona kahvesini verdikten sonra koltuktaki televizyonu açtım ve Schumacher ile Häkkinen’in F1 savaşını izlemeye başladım.